Kendi Kendine Yabancı Dil Öğrenmek-Tecrübe ve Tavsiyeler
- ezgithewanderer
- Aug 26, 2019
- 4 min read
Updated: Aug 28, 2019
Merhaba!
Bu seferki yazımda yabancı dil öğrenmek hakkında konuşmak istiyorum biraz. Her ne kadar Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü mezunu olsam da yabancı diller benim için her zaman ama her zaman çok çekici bir konumda olmuşlardır.
Kendi serüvenimden biraz bahsedip sonra da naçizane birkaç öneride bulunmak istiyorum.
Zaten eğitim sistemimizde erken yaşlarda İngilizce dersi almaya başlıyoruz; ancak onca yıl İngilizce dersi almamıza karşın bülbül gibi şakımamız gerekirken hala kem küm ediyor oluyoruz. Ben bu konuda şanslıydım. İngilizce öğretmenlerim gerçek anlamda öğretmeyi seven ve bunu nasıl yapması gerektiğini bilen kişilerdi. Onlardan aldığım eğitime ek olarak, aşağıda da yazacağım bazı önerilerle ve de Boğaziçi Üniversitesi Hazırlık Sınıfında aldığım eğitimle iyi bir İngilizce bilgisine sahip olmuş oldum.
Hatırlıyorum, Yabancı Damat diye bir dizi vardı. Orada arada Yunanca konuştuklarında “Yunanca defterim” dediğim bir deftere duyduğum kelimeleri kendimce yazmaya çalışıyordum. Aynısını Fenerbahçeli Alex de Souza röportaj verirken de yapıyordum. Şimdi neredeler bilmiyorum ama o Yunanca ve Portekizce defterlerimin yeri ayrıdır.
Lisede son iki yıl Almanca dersimiz vardı, dil öğrenmeyi gerçekten çok sevdiğim için o zamanlara göre oldukça da iyi öğrenmiştim. Ama malum, ancak işleyen demir ışıldar arkadaşlar. Kullanmazsanız edindiğiniz bilgiler, tecrübeler, kazanımlar tozlu raflara kaldırılır.
Üniversitede bölüme başladığımda kafamda her zaman Almanca öğrenme fikri vardı. Hem eğitimime Almanya’da devam etmek istediğim için hem de Almancayı dil olarak çok sevdiğim için öğrenmek istiyordum. Ancak ders kotaları ve ders programı sebebiyle yıllarca Almanca dersi almaya çalışıp alamadım. Geçen yaz fark ettim ki, ders almayı beklediğim her gün aslında benim aleyhime akıp giden zamanmış! Oturdum ve kendi başıma Almanca öğrenmeye başladım. Ardından okuldaki son dönemimde çocukluk hayalimi gerçekleştirip Portekizce dersi almamın ardından bu sefer aynı anda iki dile çalışmaya devam ettim. Fransa’ya taşınma ihtimalim ortaya çıkınca da Fransızca öğrenmeye başladım. Yıllar önce tanıştığım Polonyalı arkadaşım sayesinde başlayan Lehçe serüvenim ise oldukça kısa sürdü… :)

Şimdi naçizane tavsiyelerime geçiyorum!
1) Hangi dili öğrenmek istiyorsunuz?
Bu bence işin en önemli kısımlarından. Öğrenmek istediğiniz yabancı dili birçok şekilde fark edebilirsiniz. Ben genelde o dilin bana müziksel olarak nasıl hitap ettiğine kapılıyorum. Bir dilin tarihi, alfabesi gibi çeşitli sebepleriniz de olabilir.
2) Bu dili öğrenme isteme sebebiniz nedir?
Ancak asıl önemli konu bu dili neden öğrenmeye çalıştığınız. Yurtdışı seyahatlerinizde mi kullanacaksınız, eğitiminiz için mi lazım, kendinize kattıklarınızla ön plana mı çıkmak istiyorsunuz? Dilin yaygınlığını avantaja çevirmek mi amacınız yoksa işyeriniz mi bunu sizden talep ediyor. İster bir zorunluluk olsun ister kişisel bir tutku; bu öğreneceğiniz dili nasıl kullanacağınızı belirleyecek olan nedenleri kendinize açıkça söylemelisiniz ki bu da sizi motive etsin. Örneğin ben Almanca metinleri aslından okuyabilecek olmanın heyecanıyla çalışma isteğimi artırıyorum.
3) Dil öğrenmeye başlangıç:
Elbette ben bu konunun uzmanı değilim, o yüzden söyleyeceğim şeyler sadece kişisel şeyler olacak. Ama ben bir dili öğrenirken alfabeden başlanması gerektiğine inanıyorum. Hangi harfin nasıl telaffuz edildiği, seslerin nasıl çıkarıldığı, iki harfin okunuşu nasıl değiştirdiği gibi konular aslında çok önemli. Alfabe ve okunuşları iyice sindirdikten sonra öğrenme süreci kesinlikle ama kesinlikle daha kolay oluyor, tabii bana göre.
4) Dili hayatınıza entegre edin!
Bir diğer önerim, o dile kendinizi “maruz bırakmak”. Hangi aşamada olursanız olun, o dilde kesinlikle müzik dinleyin. Telefonunuzu o dile ayarlayın ki, birisine mesaj yollamak istediğinizde “gönder” kelimesinin karşılığını mecburen öğrenmiş olun. Doğruyu söylemek gerekirse ben öğrendiğim hiçbir dili dizi/film izleyerek öğrenmedim çünkü hem izlemeyi çok sevmiyorum hem de bu öğrenme yolu bana hitap etmiyor. Belki bu yüzden İngilizcem daha formel(resmi) bir yapıda ve sokak diline biraz daha uzağım, belki yurtdışında yaşadıkça bu durum değişir. Spotify’da genellikle “Learn …(istediğiniz dil) “ yazarak birçok podcast’e ulaşabilirsiniz ki bu da sürekli olarak o dilin konuşulmasına maruz kalmak demek. Anlamasanız bile kulağınızın o seslere aşinalık kazanması size çok şey katacaktır inanın. İngilizce için elbette ki BBC podcastleri!
5) Pratik
Etrafınızdaki küçük çocuklara bakarsanız görürsünüz ki, bir sürü kelimeyi yanlış söylerler ama zamanla doğrusunu öğrenirler. Yeni bir yabancı dil öğrenmek de aslında tam olarak bu şekilde. Yanlışları düzelterek ilerlemenin tek yolu pratik yapmak. Burada şundan bahsetmek istiyorum: Devamlılık! Her gün, ama her gün, öğreniyor olduğunuz dile dair çalışma yapmalısınız. Bir gün tekrar yapmak olur, bir gün gramer çalışmak olur, bir gün yeni kelime öğrenmek olur ama olur. Ben şu an 382 gündür çalışıyorum ve evet dil çalışmadığım tek bir gün bile olmadı!

6) Çekinmemek
Lisede İngilizcem şu an olduğu kadar iyi olmasa da yine de iyiydi diyebilirim. Bunun sebeplerinden bir tanesi de okulumuza AISEC ile gelen yabancı öğrencilerle teneffüslerde sürekli sohbet etmeye çalışmam ve hatta dileyenlerle Facebook üzerinden konuşmaya devam etmemdir. Brezilya’dan gelen arkadaşla Facebook’tan uzun uzun sohbet edip Japonya’dan gelen arkadaşla de birbirimize kartlar yolluyorduk. Elbette onların da anadili İngilizce olmadığı için arada hatalar mutlaka vardır. Ancak yıllarca kâğıt üzerinde öğrendiğimiz past perfect tense’ler dışında cesaret edip bir sohbet başlatmak bu işin temelinde yatıyor!
7) Skype
Pratik, çekingenlik ve sohbet etmek demişken; yıllar önce penpalworld adlı siteden bulduğum mektup arkadaşımla çok uzun ve çok güzel sohbetlerim oldu. Kendisi Polonyalı olduğundan o bana Skype üzerinden Lehçe öğretmeye başladı, ben de ona Türkçe. Tabii bu durum biraz kısa sürdü çünkü gerçekten öğrenmeye çalıştığım en zor dil Lehçe ve hayat benim için Lehçe öğrenmek adına çok kısa, özür dilerim! :) Fakat anadili olan birisinden o dili öğrenmek çok büyük avantaj; hem ücretsiz hem de çok keyifli bir deneyim oluyor. Kaldı ki sürekli İngilizce sohbet ediyor olmak -ikimizin de anadili olmadığından- bizi konuşma açısından çok geliştirdi.
8) Kaynaklar
Ben bu süreçte genellikle Duolingo – Memrise ve Lingvist (arada biraz da Busuu) uygulamalarını kullandım. Boğaziçi Üniversitesi kütüphanesinin aboneliği olduğundan kısa bir süre Rosetta Stone’u deneyimlemiştim ama bildiğim kadarıyla ücretli (ve kütüphanemizin de aboneliği bitti ne yazık ki). Bu uygulamaların yanında mutlaka ama mutlaka bir dilbilgisi kitabı edinmek şart. Öğreneceğiniz dil İngilizce dışı bir dilse o dili Türkçeden öğrenmek yerine kesinlikle İngilizceden öğrenmenizi tavsiye ederim (Almanca, Portekizce ve Fransızca adına konuşuyorum). Aynı şekilde Youtube’a “Learn German with …” yazarsanız birçok kanal çıkacaktır ama favorim kesinlikle Learn German with Jenny. Bir de bu süreçte olabildiğince çok okuma yapmak önemli. En basit seviyelerde okuma kitaplarını kütüphaneleri tarayarak ya da kitapçılara sorarak yahut internetten bile bulabilirsiniz. Ben klasik öğrenme süreci taraftarıyım. Okuyarak ve yazarak öğrenmek, üstüne konuşarak bunun pratiğini yapmak benim için her zaman en doğru yol oldu. Elbette altyazılı diziler vs. izleyerek bu işi eğlenceli hale de getirebilirsiniz, ama o dili öğrenmek istiyorsanız zaten her anında eğleniyorsunuz.
Bonus: Siz de bir müzik aleti çalıp şarkı söylemeyi seviyorsanız kesinlikle öğrenmek istediğiniz dildeki şarkılarla bunu yapın, inanılmaz derecede işe yarıyor.
Şimdilik benden bu kadar, bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
Güzelliklerle kalın!
Bis bald! Até mais!
Ezgi
Comments