Boğaziçi Üniversitesine Yeni Başlayacaklara Öneriler -1
- ezgithewanderer
- Aug 18, 2019
- 4 min read
Updated: Aug 28, 2019
Boğaziçi Üniversitesi ile ilgi öyle hissediyorum ki yazdığım bu yazı ne ilk ne de son yazı olacak. 5 yıl boyunca içinde çok çeşitli duyguları yaşadığım bu yer birçoğumuzun ilk gençliğinin geçtiği yer oluyor aslında. O yüzden biraz kendi tecrübelerim, biraz duygularımla aklımdan geçenleri burada paylaşmak istiyorum.
Neden Boğaziçi Üniversitesini Tercih Ettim?
Sınava ilk sene hazırlandığımda aslında istediğim sonucu elde edememiştim. Gidebileceğim başka bölümler ya da istediğim bölümü okuyabileceğim başka üniversiteler mevcuttu fakat benim bakış açıma göre sınava bir yıl daha hazırlanmak ve istediğim yere gitmek daha doğru bir karardı. İlk sene pek çalışmadığımdan daha iyisini yapabileceğimi düşünüyordum. Bu konuyla ilgili de bir yazı yazarım belki daha sonra, bana da hatırlatma olarak burada kalsın.
Sonuç olarak ilk tercihim olan Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümüne yerleşmiş oldum. Tabii bu tercihimi hem İstanbul, hem Boğaziçi Üniversitesi hem de bölümün akademik kadrosu etkiledi diyebilirim.
Yeni Başlayacak Olanlar
Hazırlık Sınıfı: Öncelikle Boğaziçi Üniversitesi İngilizce yeterlilik sınavı olan BUEPT’e girip geçemediyseniz, dert etmeyin. Hazırlık senesi okuldaki en güzel yılımdı diyebilirim. Birçok açıdan binbir yenilikle karşılaştığınız, bir sürü yeni tecrübe edinip yeni şeyler keşfedebildiğiniz bir yıl oluyor. Gerçekten önem verdiğiniz takdirde İngilizceniz inanılmaz gelişiyor üstelik bu sırada da bölüme başlayacağınız zamanki yoğunlukta olmuyorsunuz. Kesinlikle bir fırsat senesi.
Bölüm Başladığında: Önce ders seçimi dönemi gelecek zaten. Neyi nasıl yapacağınızı bilemiyor olacaksınız. Hiçbirimiz başta çözemiyoruz zaten o sistemi. Ama zamanla, sora sora öğreniliyor. Okulun Facebook gruplarından da insanlara sorarak birçok şeyi öğrenebilirsiniz, ki zaten muhtemelen sorularınızı sizden önce soranlar olmuştur! Bu konu hakkında, Boğaziçi Üniversitesi ve bölümleri şeklinde bir yazı yazmayı da planlıyorum o yüzden lütfen takipte kalın :)

Kütüphane: Evet, Aptullah Kuran Kütüphanesi kesinlikle müthiş bir cevher. Şu gün okula tekrar başlasam kesinlikle kütüphaneden daha çok yararlanmaya çalışırdım. Robert College zamanından kalmış kitaplar mı istersiniz, geniş yelpazede çeşitli koleksiyonlar mı istersiniz, Audiovisual denen görsel işitsel bölüm mü dersiniz, erişilebilir online kaynaklar ve de oldukça geniş Braille koleksiyonuna sahip bu kütüphaneyi sadece ders çalışmak için kullanmak gerçekten yazık edilmiş bir deneyim olurdu :) Özellikle kütüphanenin internet sitesinde "Elektronik Servisler" kısmına mutlaka göz atmanızı ve Naxos Müzik Kütüphanesi'ni kullanmanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.
Utangaçlık: Bir diğer konu başlığı da çekingenlik yahut utangaçlık. Yeni geldiğimiz bir ortamda karşılaştığımız yeniliklere adapte olmak hemen olacak bir şey değil elbette. Hazırlık veya 1. Sınıftaki oryantasyon günlerini hatırlıyorum da, Güney Kampüs meydanda yüzlerce kişi, bir sürü stant, herkes bir şeyler anlatmaya çalışıyor… Kenarlardan köşelerden gitmeye çalışmayın! Herkes sizin gibi öğrenci ve herkes deneyimini paylaşmaya çalışıyor aslında. 5 yılın ardından biliyorum ki birçoğumuzun ayıplanmak, rezil olmak ya da buna benzer korkuları olabiliyor. Ya da sadece tanımadığımız kişilerle konuşmaktan rahatsızlık hissediyor olabiliriz. Bana kalırsa bu konunun üzerine en başından gitmek yapılabilecek en doğru hamle olur. Ben hayatta deneyim paylaşımları, iletişim ve bunun gibi birçok şeyin insanın ilerlemesinde büyük bir rol oynadığına inananlardanım. Ancak böyle dedim diye de ilk günden tüm kulüplere üye olmanızı önermiyorum, yanlış anlaşılmasın. :) Zaten ilk haftalarda birçok kulüp kendi tanışma toplantısını yapıyor, bunları gerek broşürlerden gerek Facebook sayfalarından takip edebilirsiniz.

Toplumsal rol üstlenmek: Üniversitede okumak, sadece Math101, Soc101, Bio201 derslerini alıp AA ile geçmekten ibaret değil. Üniversitede okumak, manzarada arkadaşlarla eğlenmekten de ibaret değil. Aslında benim fikrime göre üniversitede okumak zaten “tek yönlü” olmaması gereken bir durum. Bugün baştan başlasam, düşüneceğim en önemli noktalardan birisi hem üniversitenin toplumsal rolü olurdu hem de bireysel olarak benim tutumum olurdu. Neresinden tutacağınız size kalmış ama, dersler ve sosyal yaşantıya ek olarak bir yandan toplumsal birtakım çalışmalarda bulunmak eminim ki hem birey olma yolunda sizlere çok şey katacaktır hem de içinde yaşadığımız topluma bir şekilde katkıda bulunmuş olmanın heyecanı zannederim insana motivasyon sağlayacaktır. Bu konuda kendisi de bir adım atmamış birisi olarak ne yazık ki yönlendirme konusunda ben de sınıfta kalıyorum. Ama lütfen sizin de benim gibi sahip olduğunuz duyarlılıklarınız varsa bunları toplum yararına dönüştürmeye bakın, benim yaptığım gibi edilgen kalmayın. Birçok sivil toplum kuruluşu, toplumsal faaliyet yürüten kuruluşlar, kulüpler, topluluklar mevcut!
Dil öğrenmek: Bu önerim özellikle hazırlık sınıfını bitirip bölüme başlayacak olanlar yahut İngilizcesi hali hazırda belli bir seviyede olan arkadaşlar için. Okulda derslerin tamamı İngilizce olduğu için önceliğiniz tabii ki bu olmalı. Fakat bundan sonrası için yeni bir dil öğrenme tutkunuz varsa, bunu gerçekleştirmek için okuldan ders almayı beklemeyin! Gerek her yıl artan kontenjanlar, gerek ders programlarının yoğunluğu gibi farklı farklı sebeplerle zorunlu derslerinize ek olarak seçmeli dil dersleri almak oldukça zor bir durum haline geliyor. Ben yaklaşık üç yıl boyunca programıma bir türlü uyduramadığım, uydurduklarımı da kotaları dolmadan almaya yetişemediğim için seçmeli dil dersi alamadım. Ama son yaz dönemimde fark ettim ki başlamak için ders almaya ihtiyacım yok. Kendi kendine dil öğrenmek ile ilgili yazımı da bu vesileyle sıraya eklemiş bulunuyorum ancak lafın kısası, internet derya deniz, kütüphanede binbir kaynak; her şey siz yeter ki öğrenmeye başlayın diye bekliyor!
ALH Klasik Müzik Konserleri: Evet okulda saatli bina da denen Albert Long Hall adlı binada her hafta Çarşamba günleri klasik müzik konserleri yer alıyor. Okula geldiğimde kayıt olduktan sonra yaptığım ilk şey bu konserlere kombine bilet almak olmuştu. Bu sayede hem her hafta bilet alma derdi olmuyor hem de bütün konserlere -neredeyse hepsine- gidecek olursanız daha ekonomik olmuş oluyor. Hazırlıkta herhalde en fazla üç konser kaçırmışımdır iki dönem toplamında, ancak bölüme başlayınca işler biraz değişebiliyor. Yine de, çok kıymetli sanatçılar, çok başarılı orkestralar dinleme keyfine sahip olmak; onlarla çok güzel bir atmosferde, öğrenci bütçesine de uygun bir şekilde tanışma şansına sahip olmak çok güzel bir şey!

Evet, benden şimdilik bu kadar. Bu yazının ikincisi ve bahsettiğim diğer yazılarda görüşmek üzere.
Güzelliklerle kalın!
Ezgi
Comentarios